Dr. Metin Aydın: “Bugün Aydın dahil tüm Türkiye’de jeotermal santral ile kuyular kurulurken ve çalışırken çevresel faktörler, halk sağlığı, tarım, doğal ve kültürel varlıklar göz ardı edilmekte, yasal mevzuatlara uyulmamakta, denetleme yapılmamakta, jeotermal işletmeler kamu tarafından koruma kalkanı altına alınmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak da sahada hangi jeotermal işletmenin nasıl ve hangi teknolojiyi kullanarak jeotermal santral ve kuyu kurduğu, nasıl çalıştığı bilinmemekte, Türkiye’de jeotermal işletmeciliği jeotermal şirketlerin israfına terk edilmiş durumda Allah’a emanet devam edegelmektedir.”
Kızılcaköy’de düzenlenen panelde Germencik Çevre ve Doğa Derneği Sözcüsü Metin Aydın, jeotermal enerji santrallerinin (JES) çevresel ve halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özellikle arsenik kirliliğinin boyutlarına dikkat çeken Aydın, Aydın'da yeraltı ve yüzey sularının JES faaliyetleri nedeniyle ciddi şekilde kirlendiğini ve bu durumun halk sağlığı üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurduğunu belirtti.
JEOTERMAL AKIŞKAN YERALTINA BASILIYOR
Metin Aydın Aydın’da günde 2-3 milyon ton jeotermal akışkanın yeraltına basıldığına dikkat çekerken şöyle konuştu:
“Dünya çapında birçok ülkede karasal jeotermal sistemlerde Arsenik kirliliği tanımlanmıştır. Arseniğin 0,01 mg/L'den yüksek konsantrasyonları insan sağlığı için zararlıdır. İnsan tüketimi için güvenli seviyenin üzerindeki arsenik varlığı, şu anda büyük bir küresel halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen yeraltı suyu ve hidrotermal sistemlerde yaygın olarak tespit edilmiştir. Jeotermal suların yeraltı sularıyla karışması, tatlı su kaynaklarının kirlenmesinden ve bunların içme veya sulama için uygunsuz hale gelmesinden sorumludur. Arsenik içeren jeotermal suların yeraltı sularıyla karışması çevresel etkiden sorumludur. Çünkü arsenik, toksik ve kanserojendir. Jeotermal sularda bulunan arsenik konsantrasyonları, jeolojik ve tektonik ortama, hidrodinamik desene ve özellikle basınç ve sıcaklık olmak üzere termodinamik koşullara bağlı olarak oldukça değişkendir. Jeotermal sistemlerde, özellikle jeotermal derin kuyularda arseniğin varlığı, yükselen jeotermal suyun ‘soğuk’ yeraltı suyu akiferlerini, yüzey sularını ve diğer yüzey ortamlarını kirletebilmesi nedeniyle ciddi çevresel sonuçlara yol açabilir. Jeotermal suların yeraltı ve yerüstü sularla karışması iki şekilde olabilmektedir. Doğal yollarla yeraltından çıkan jeotermal sular, sıcak su kaynağı olarak dünya yüzeyine boşaltılır veya sığ ‘soğuk’ yeraltı suyuyla karışabilir. Bunlardan herhangi biri yeraltı suyunun ve yüzey suyunun Arsenik gibi kirleticilerle kirlenmesine neden olabilir. Yüzey sularının ve/veya yeraltı sularının Arsenik ile kirlenmesi, jeotermal enerji üretiminin en ciddi sonucudur. Jeotermal sular enerji üretimi sonrası yeterince derin yeraltına yeniden reenjekte edilmezse yeraltı su kaynaklarında kirlenmeye sebep olabilir. Bu durum ise ciddi çevresel etkilere neden olabilir.”
Dr. Metin Aydın, Türkiye dahil tüm çeşitli coğrafi bölgelerde arseniğin jeotermal sistem alanlarında doğal olarak bulunduğunu dile getirirken şunları kaydetti:
“İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesinden A. Baba ve arkadaşları 2013 yılında Batı Anadolu’da karasal jeotermal sistemlerde (derin kuyular ve kaplıcalarda) doğal olarak bulunan arseniğin, ‘Tatlı Su Kaynaklarının Kirlenmesinde Potansiyel Rolü’ konulu inceleme yaptılar. Derin kuyulardaki jeotermal suların sıcaklıkları aşırı aralıklar (40 ve 230 derece) gösterirken, kaplıca sıvılarının sıcaklığı 90 dereceye kadar çıktı. Bu araştırmada incelenen jeotermal sular, DSÖ içme suyu yönergelerine ve Türkiye'nin ulusal içme suyu güvenli sınırlarına göre daha yüksek konsantrasyonlarda arsenik, bor ve diğer eser elementler içermekte idi. Jeotermal sulardaki arsenik konsantrasyonu 0,03 ila 1,5 mg/L arasında değişiyordu. Bu ölçülen arsenik değerleri (normalin 3-150 katı fazla) DSÖ kılavuzlarının ve Türkiye'nin ulusal güvenli içme suyu limitlerinin üzerinde bulunmuştur. PH'taki değişim (aralığı: 6,4–9,3), jeotermal sulardaki arseniğin yeraltı suyuyla karıştığını göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre; jeotermal sahaların yakınındaki yüzey suları ve yeraltı suları gibi içme ve sulama suyu kaynakları, jeotermal santrallerden türetilen atık sular tarafından önemli düzeyde Arsenik ve diğer toksik elementlerle kirlenmiştir. Peki Aydın’daki jeotermal sahalardaki jeotermal sular, yeraltı ve yerüstü su kaynakları, içme suları ile karışarak sularda arsenik kirliliğine sebep olmakta mıdır? Aydın ili şu anda dünyada m2 yüzölçümü başına en fazla jeotermal santral ve kuyunun işletme olarak faaliyette bulunduğu yerleşim yeridir. Aydın toprakları üzerinde şu anda 36 kadar jeotermal santral ve binin üzerinde jeotermal kuyu bulunmaktadır. Bugün Aydın dahil tüm Türkiye’de jeotermal santral ile kuyular kurulurken ve çalışırken çevresel faktörler, halk sağlığı, tarım, doğal ve kültürel varlıklar göz ardı edilmekte, yasal mevzuatlara uyulmamakta, denetleme yapılmamakta, jeotermal işletmeler kamu tarafından koruma kalkanı altına alınmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak da sahada hangi jeotermal işletmenin nasıl ve hangi teknolojiyi kullanarak jeotermal santral ve kuyu kurduğu, nasıl çalıştığı bilinmemekte, Türkiye’de jeotermal işletmeciliği jeotermal şirketlerin israfına terk edilmiş durumda Allah’a emanet devam edegelmektedir.”
İÇME VE KULLANMA SULARINA KARIŞAN ARSENİK KANSEROJEN MADDEYE DÖNÜŞÜYOR. HALA JEOTERMAL SONDAJ KANUNU YOK!
Türkiye’de jeotermal işletmeciliğinin başlangıcı üzerinden 40 yıla yakın zaman geçmiş olmasına rağmen “Jeotermal Sondaj Kanunu”nun çıkarılamadığını dikkat çeken Dr. Metin Aydın konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kimin nasıl ve ne kadar, nereye sondaj yaptığı bilinmemekte, denetlenmemekte, bu uygulamalar periyodik olarak kontrol edilerek raporlanmamaktadır. Oysaki son 150 yıllık petrol ve jeotermal kuyuların istatistiklerine bakıldığında yüzde 30’nun hasarlı olduğu saptanmış. Aydın’da günde 2-3 milyon ton jeotermal akışkan yeraltına basılmaktadır. ADÜ’den A. Bülbül ve arkadaşları tarafından 2014 yılında yapılan araştırmada, Germencik ile Nazilli arası bulunan jeotermal enerji santrallerin üretim ve reenjeksiyon işlemleri sırasında yeraltı sularına yüzde 0,5 ile yüzde 40 arası oranlarda jeotermal akışkan bulaşmaktadır. Tüm bu araştırma ve deneyimlere bakıldığında bugün Aydın’da jeotermal işletmelerin faaliyetlerine bağlı olarak günde 1 milyon ton jeotermal akışkanın Aydın yeraltı su kaynaklarına bulaşması çok büyük olasılık içindedir. Jeotermal akışkanların içinde ise pek çok ağır metal, kimyasal ve radyoaktif madde bulunmaktadır. Nitekim Aydın’da değişik zamanlarda yeraltı ve yerüstü su kaynaklarında yapılan ölçümler bu olasılığı güçlendirmektedir. HEZ Enerji İnşaat San. ve Tic. A.Ş’nin 2009-138 ruhsat numaralı saha için hazırlamış olduğu 2022 yılı Proje Tanıtım Dosyası içeriğine bakıldığında Germencik ilçesi Argavlı ve Moralı köylerindeki artezyen kuyu suyu ölçümlerinde normal değerlere göre arsenik 80 bin, bor 40 bin kat fazla değerlerde tespit edilmiş. Tekin köyü yüzey sularında ise normal değerlere göre arsenik bin 800, bor bin700 kat fazla ölçülmüştür. Aydın’da jeotermal işletmelerin yeraltı ve yerüstü sularına karışarak onların kirli, toksik ve kanserojen hale gelmelerine sebep olması dışında, Aydın ili içme ve kullanma sularına karışarak onlarında toksik ve kanserojen hale gelmelerine sebep olduğu yönünde ciddi bulgular söz konusudur.”