Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tutuklu iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması konusunda ortak açıklama yapan büyükelçilere ilişkin, "Bu açıklama, herhangi bir kişiyi ve konuyu değil, doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır. Her şeyden önce bu tavır ülkemizdeki yargı teşkilatımıza; savcılarımız, avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir. Anayasamızın 138’inci maddesinde belirtildiği şekilde, Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez" dedi. Bugün büyükelçiliklerden yapılan “Viyana Sözleşmesi’nin 41'inci maddesine bağlılık” açıklamalarına ise Erdoğan, "Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye’nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında Beştepe'de yapılan Kabine Toplantısı sona erdi. 3 saat 45 dakika süren toplantının ardından Erdoğan açıklama yaptı. Erdoğan'ın toplantı sonrası açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
BİTMEDİ VE BİTMEYECEKTİR
“Sağlık ve iklim krizleriyle sarsılan, dengeleri bozulan, yeni arayışlara giren dünya için Afrika’nın mümbit kaynakları hala en değerli kaynaktır. Sömürgecilerin sürekli biçim, yol, yöntem değiştirerek kıtayı ellerinde tutma gayretleri bitmedi ve bitmeyecektir. Buna karşılık Afrika halklarının hafızalarında geçmişte yaşadıkları acılar tüm tazeliğiyle durmaktadır.
DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ KÖPRÜLERİ KURUYORUZ
Afrika’yı pazar değil ortak olarak gören bir yaklaşımla kıtanın tamamında güçlü bir dostluk ve iş birliği köprüleri kuruyoruz. Afrika seyahatimizin hemen ardından İstanbul’da yapılan Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Birliği Forumu ile 17-18 Aralık’ta gerçekleştirilecek olan Türkiye Afrika Ortaklık Zirvesi gibi etkinlikler, bu doğrultuda kat ettiğimiz mesafenin somut örnekleridir.
SÖMÜRGECİLERE RAHATSIZLIK VERMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ
Türkiye’nin Afrika’da attığı her adım, elbette kıtayı kendi arka bahçeleri olarak gören eski sömürgecileri rahatsız ediyor. Ülkemiz aleyhinde batıda yürütülen kampanyaların gerisindeki sebeplerinden biri de budur. Kimse kusura bakmasın, biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolasıyla sömürgecilere rahatsız vermeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar bize olan husumetlerinden dolayı gözlerine perde inenler Türkiye-Afrika ilişkilerindeki gelişmeyi önemsizleştirmeye çalışsa da kıtada ülkemiz adına çok hayırlı ve faydalı işler yapmaya devam edeceğiz.
‘HATTI MÜDAFAA YOKTUR, SATTI MÜDAFAA VARDIR’ İLKESİ ÜLKEMİZ İÇİN HALA GEÇERLİ
Gazi Mustafa Kemal’in Millî Mücadele’nin en kritik safhalarından biri olan Sakarya Meydan Muharebesi’nde söylediği ‘Hattı müdafaa yoktur, sattı müdafaa vardır’ ilkesi ülkemiz için hala geçerlidir. Boş bıraktığımız, ihmalkâr davrandığımız, gereken tedbiri almadığımız, yeterli tahkimatı yapmadığımız her alanın ülkemizin istiklali ve istikbali için bir tehdit olarak karşımıza çıktığı gerçeğini defalarca yaşadık.
BUGÜN DE BOŞ DURMUYOR
Türkiye diye bir devletin, Türk milleti diye bir milletin bırakınız sahip oldukları gücü ve imkanları, varlığına bile tahammülü olmayanlar bugün de boş durmuyor. Kendi güvenlikleri ve refahları söz konusu olduklarında dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyenlerin ülkemizin aynı çerçevedeki hassasiyetlerine saygı göstermelerini elbette beklemiyoruz. Bunun örneğini darbelerden vesayet düzenine verilen desteğe, terör örgütleri konusunda sergilenen çifte standarttan bölgemizdeki insani güvenlik krizleriyle ilgili tutuma kadar sayısız örnekte gördük, görüyoruz.
TÜRK YARGISI KİMSEDEN TALİMAT ALMAZ, KİMSENİN EMRİNE GİRMEZ
Geçmişte uzunca bir süre bu anlayışla ülkemizi istedikleri gibi yönlendirenler, şekillendirilebilenler, Türkiye artık kendi duruşunu sergilemeye başladığında paniğe kapıldılar. Bir süredir yaşadığımız siyasi, ekonomik, toplumsal, diplomatik saldırıların gerisinde işte bu panik halinin yol açtığı acelecilik ve saygısızlık vardır. Türkiye'nin nezaketini, teennisiyle davranma tarzını zaaf olarak görerek eski alışkanlıklarına yönelenler, yaptıkları yanlışları kabullenmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçiliklerinden yapılan hadsiz ve talihsiz açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama, herhangi bir kişiyi ve konuyu değil, doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır. Her şeyden önce bu tavır, ülkemizdeki yargı teşkilatımıza; savcılarımız, avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir. Anayasamızın 138’inci maddesinde belirtildiği şekilde Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Kendi yasama, yürütme organlarımızın bile Anayasa gereği işine karışamadığı yargımızı bir grup büyükelçinin sineye çekmesine tahammül edemeyiz.
BÜHTANDAN GERİ DÖNÜLMÜŞTÜR
Bağımsız ve tarafsız yargımız ile yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek, devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir. Cumhurbaşkanı olarak malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına koyduğumuz tavır, işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür.
ÜLKEDE BARINAMAYACAĞINI DA AYRICA İFADE ETMEK İSTİYORUM
Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye’nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin, sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum. Diğer yandan bu süreçte kimin ülkenin ve milletin yanında durduğunu, kimin de ellerin kılıcını çaldığını bir kez daha hep birlikte gördük.
TUZAKLARI BOŞA ÇIKARDIK, HEVESLERİ KURSAKLARDA BIRAKTIK
Gezi olaylarında neredeyse bir ay boyunca ülkemizden yapılan canlı yayınları hatırlayın. Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermediler. Ülkemizin yakın tarihlerindeki en büyük ihanetleri olan 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişiminin ardından kopartılan fırtınaları da hatırlayın. PKK terör örgütünün çukur eylemleri ve HDP'nin 6-8 Ekim kanlı sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. DEAŞ'ın ve PKK’nın sınırlarımız boyunca ve sınırlarımız içinde gerçekleştirdikleri kanlı eylemleri de hatırlayın. Ve elbette 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Bunların hangisinde ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten, hepsini bir kenara bıraktım insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Tam tersine bu hadiselerin hepsinde de terör örgütlerinin ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış, Türkiye’nin seçilmiş yöneticileri diplomasi ve medya kıskacına alınarak pes ettirilmeye çalışılmıştır. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle tüm bu oyunları bozduk. Tuzakları boşa çıkardık, hevesleri kursaklarda bıraktık.
NE ÇİLELER ÇEKTİ BU ÜLKENİN EVLATLARI
Adam, utanmadan sıkılmadan ‘81 vilayete niçin üniversite kuruyorsunuz’ diyor. Söyleyeyim sana niçin kurduğumuzu. Biz 81 vilayetteki evlatlarımızın ülkemizin bir ucundan diğer ucuna gitmemesi için bunları kurduk. Ne çileler çekti bu ülkenin evlatları. 76 vilayette üniversite varken şimdi 207 vilayette üniversitemiz var. Bundan niye rahatsız oluyorsun Bay Kemal? Ve 207 üniversite ile biz şu anda ilim irfan dağıtıyoruz ve dağıtmaya da devam edeceğiz. Sizin yapamadıklarınızı biz yaptık, yapıyoruz.
AMACI BİZDEN KURTULMAK DEĞİL
Büyük ve güçlü Türkiye’nin siluetinin şekillenmeye başladığı şu dönemde ülkemizi 2023’te kavşağında yeniden eski düzene yani siyasi kaos, ekonomik yıkım, sosyal çatışma iklimine döndürmek isteyenler var. Kim bunlar? CHP. CHP deyince de çılgına dönüyorlar. Dışarıda ve içeride tek bir koro halinde yürütülen kampanyanın amacı bizden kurtulmak değil, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma kazanımlarını yok etmektir. Dertleri bu.
HER EVDE ARABA VAR, KAPICISINDA ARABA VAR
Ya utanmadan, sıkılmadan ‘Aşı yok’ diyor, ‘Evine götürmeye ekmek yok’… Değil, yok böyle bir şey, kim diyor bunu; CHP'lisi, İP'lisi. Bunlar korkulması gereken yüceler yücesinden de korkmuyorlar ki. Bunlarda edep, haya yok. Öyle diyor şair; ‘Ne ar kaldı ne namus kaldı ne haya kaldı. Gelen geçti, gelen geçti, gelen geçti.’ Bunlar böyle maalesef. Her evde araba var, kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor zaten, böyle bir durum var. Bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz? Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatır, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz çünkü hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Nerde ne oluyor ne satılıyor gayet iyi biliyoruz.
1.585 CEMEVİ ZİYARET EDİLEREK HAZIRLANAN KAPSAMLI BİR ÇALIŞMAYI GÖRÜŞTÜK
Bugünkü kabine gündemimizde talimatımızla ülkemizin 58 ilindeki 1.585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı bir çalışmayı görüştük. Aynı şekilde insan hakları eylem planında yer alan azınlık vakıflarının seçim usulüyle ilgili hususu da değerlendirdik. Hangi meşrebe mensup olursa olsun Türkiye’nin 84 milyon vatandaşımızın her birinin meselesi bizim meselemizdir.”
ANKA